Yazı büyüklüğünü değiştirmek için  + + + + +

25 Mayıs 2009 Pazartesi

24 Mayıs Pazar / Babakale


Babakale Edremit körfezinin kuzey batı ucuna yerleşmiş, Egenin güneyine ve Midilliye hakim bir noktada çok eski dönemlerde askeri amaçla kurulmuş minicik bir köy, kale ve limandan oluşmuş,


Halen daha çok profesyonel balıkcılar tarafından kullanılan liman oldukca büyük ancak henüz rıhtımları, bağlama yerleri aydınlatması , suyu vb. tam düzenlenmemiş. Midilli ile Anadolu arasında kalan Müsellim boğazı balık açısından çok verimli bir bölge. Bu boğazda ve çevresinde Kılıç, Orkinos dahil pek çok tür avlanabiliyor. Balıkcılar 150-200 metre derinliklere ağ bırakıyorlar. Ağlar Gemi geçiş yollarına bırakıldığından şamandraların tümü ağırlıklı iplerle bağlanmış ve çarpsanız bile pervaneye sarma tehlikesi yok.

Biz sert karayelden kaçmak amacı ile Babakaleye girdiğimizde limanın Güney ucunda karayeli kıçtan aldığımız boş bir yer bulduk. Burası kaleye ve köye en uzak noktada idi.
Teknede özellikle meyve ve sebzemiz kalmadığından bunları temin etmek için köye kadar tırmandım. Hoş bir meydanı ve bakkalı olan köy de güzel balık lokantaları ve oteller olmasına rağmen sebze bulabileceğim hiç bir yer yoktu. Meğer manav hergün araba ile gelirmiş ancak dün buranın pazarı olduğu için bugün gelip meydandaki mutad yerini almamış. Ben de gazetemi aldım ve tekneye geri döndüm.



Döndüğümde Ayşeyi Köpeklerle beraber tekneden ayrılmış ve limanın hemen yanındaki dik tepelerdeki bıldırcın çalılarının arasında kekik arar buldum. Çünkü Ayvalıktan aldığımız kekik demeti bir şekilde denize düşmüş, kaybolmuş ve bu yüzden teknede nerede ise isyan olarak adlandırılabilecek bir olay yaşanmıştı.


Allaha şükür Babakale tepelerinde kekiğin en tazesi bulunmuş ve demetlenmiş olarak Ayşenin ellerinde tekneye avdet etti ve sepetteki yerini alıp teknemizin sulh ve sukuna kavuşmasını sağladı.

Teşekkürler ve hoşcakal Babakale. Posted by Picasa

2 yorum var:

nevzat dedi ki...

Yolculuğun sorunsuz geçmesine sevindim,taze kekik kokuları buraya kadar geldi,sabahın erken saatlarinde benim evin bahçeyi yosun kokusu sardı.
İstanbula yaklaştıkça etrafı daha dikkatlice tarayıver,yakın mesafede güzel bir balıkçı kasabasında kendimize bir koloni kurabiliriz,Herkesin ayrı ayrı yazlıkları veya
yazları geçirdikleri bir yerler vardır mutlaka ama dostlarla birlikte vakit geçirecek, kaçamak yapılacak bir yer olsa daha iyi olmaz mı?Öylesine aklıma geldi işte.
Sabah denizin içinde, dalgaların tekneye çarparken çıkardığı şırıltılar eşliğinde uyanmak ne güzel bir olay,hele yanında sana her zaman eşlik eden hayat arkadaşın varsa.
Yaşadığın süre unutamayacağın anları doyasıya yaşamak ,hayatın zevki bu işte.
Yolunuz,yollarınız hep aydınlık,karanlıklarda yolunuzu aydınlatan bir deniz feneriniz hep yanınızda olsun...Hoşça kalın....

Halil HAZİNEDAROĞLU dedi ki...

Deniz feneriniz yanınızda mı olsun....? Gaffayı mı yidin len Kadim ! O, deniz feneri diil aslanım, el feneri, el, el...
Sizin bahçede kokan sanki çürük yosun kokusuydu, karıştıma lütfen...Partal da atma.

Kaptan da kaptırmış geliyor...Ulan bu hızla bu Reis, İstanbul Boğazını da geçip Karadenize açılmasın sakın...

Yorum Gönder