Yazı büyüklüğünü değiştirmek için  + + + + +

19 Temmuz 2009 Pazar

Sinop tanıtım 7- Örüğün altı


Epeyce Tarih yazdıktan sonra biraz da içtimai hayattan ve bilindik mekanlardan yazmak istedim.

İki tane de fotograf ekledim . İlk fotograf Dangazın Osmanın kahvesinin bahçesinde çekildi. Biz figuranların arkasında Tersanenin meşhur Örük ağacı görülüyor. (Sinop ağzında Erik yerine Örük , demir yerine dömür, zembil yerine zömbül söylenir. Her nedense İstanbul lehcesinde sadece kömür sözcüğünde doğrusu bulunmuş onun dışında kalan benzeri sözcüklerde hep yanlış telaffuz benimsenmiştir.)

Örük ağacının hikmeti, dalları altında demli çaylar eşliğinde üretilen Sinop'u ve memleketi kurtaracak tüm projelerin , fikirlerin, sohbetlerin ve hatta dedikoduların hem şahitliğini hem de noterliğini yapmasından gelmektedir.

Bunca vatan kurtarma fikri ve dedikodu ile beslenmesinden olsa gerek, örük ağacı her sene çok bol ve iri örükler verir. Ancak bu örükler zehir gibi ekşidir ve her babayiğit yiyemez. Aşırıpta gizliden yemeye kalkan olursa da kahveyi işleten Figen gözünün yaşına bakmaz fırçayı atar.

Örük ağacının altındaki ekip şöyle. Soldan sağa ayaktakiler: ben, Tersanenin bilinen karakterlerinden Sarıkadirin Şükrü, Çarkcıbaşı Ali Vehbi Üstün. Masada Oturanlar soldan sağa: Şeyik Hüseyinin Horoz Osman, olta balıkcısı Kılçık Emin, asker arkadaşım Devecilerden Hüseyin Sipahi. Ön plandakiler ise Artiz Refik Abimiz ve Sarıkadirin İsmail.


İkinci fotografta en iyi yaptığı ve en sevdiği işi yaparken Sarıkadirin Şükrü görülüyor. Şükrü senelerce marketcilik ve taşımacılık yaptıktan sonra kendini doğaya vermiş klasik bir Sinoplu. Ava gider, denize balığa gider, arkadaşları ile Örüğün altına oturup herşeye muhalefet eder ve boş vakti kalırsa da 8 odalı küçük otelinin işleri ile ilgilenir.

Şükrü yukarıda gördüğünüz ekibin bir kısmının katıldığı bir akşamüstü muhabbeti için ogün bize mangal yaktı. Daha iyisini hiç bir zaman yemediğim güzellikteki taban köftelerinden hazırladı ve pişirdi. Mangalın arkasında gördüğünüz deposunda kırık dökük masanın üstüne kağıtları serdik. İsmail salata yaptı. Kılçık büyük rakıyı kaptı geldi. Sonra bağlama geldi, türküler geldi, sohbet geldi, keyif geldi.

İç mekanda çektiğim fotolar çok karanlık çıktığından ekleyemedim. Bir başka seferde depodaki bir başka muhabbeti fotograflayıp buraya koyacağım. Borcum olsun.
Posted by Picasa

1 yorum var:

Unknown dedi ki...

Sevgili Oğuz Abi,
Okuduklarımla,gördüklerimle sanki bana bu yolculuğu yaptırdın. Senin yüzünden denize dönüş yapacağım herhalde. Hele memleketim Amasra'dan Çakraz'dan geçişin içimi bir tuhaf etti.Yaptıklarına, yapacaklarına,yaşadıklarına,yaşayacaklarına tebrikler helal olsun abime.
Sağlıcakla kal.
Sevgiler,
Oktay Demirtaş (ITT Bilka) oktay.taytas@gmail.com

Yorum Gönder