1 Haziran Pazartesi
Saat 17 ye yaklaşırken Güzelce barınağına girdik. Silivriden Güzelceye kadar sakin bir kıyı seyiri yaptık. Yol boyu Selimpaşa, Celaliye, Kumburgaz'ın güzel kumsalları ve çoğunluğu çirkin ve hatta bazıları apartman şeklindeki yazlıkları hep iskelemizde kaldı .
Güzelce'ye yaklaştıkça daha fazla doğuya ve güney doğuya doğru döndüğümüzden öğleden sonra çıkan Yıldız poyraz karadan doğru geldiği için bizi hiç rahatsız etmedi üstelik hız kazandırdı.
Güzelce barınağının küçük bir kısmı balıkcılara ayrılmış. Geri kalan iç kısmı ise Atlantis adlı bir firma tarafınca marina olarak işletilmekte. Biz tekneyi bırakıp güzelcede biraz dolaşmak istediğimizden daha güvenli olduğu düşüncesiyle biraz yavru vermeyi göze alarak marina tarafına yöneldik.
Henüz rıhtıma yanaşmamışken sat komandolarının botları gibi bir zodiac kara gözlüklü sürücüleri ile yolumuza çıktı. Düşman ajanı olmayıp yoldan geçen yorgun yolcular olduğumuza ve bir gece için bağlanacak yer aradığımıza ikna olunca da bizi bir rıhtıma bağladılar. Hatta rıhtım yüksek bizim usturmaçalar küçük gelince büyük usturmaçalar getirip rıhtımdan aşağı sarkıtarak tekneyi koruma altına aldılar.
Bağlanma işi bitip, bana tembih edildiği üzere kayıt ve ödeme işlemleri için kuzu kuzu marina ofise gitmek için tekneden indiğim zaman çevreyi inceleyince anladım sat komandolarının bizi niye yadırgadıklarını. Marinada bağlı teknelerin en küçüğü 25-30 metrelik süper lüks yatlardı ve en küçüğünün kıç üstünde veya karnında taşıdığı hizmet botu bile bizim tekneden büyüktü. Yandık dedim içimden şimdi beni bi güzel öpecekler.
Allahtan Marina yöneticisi Kemal bey biraz insaflı çıktı da benim '' ben bu teknelerin sahibi gibi dolar milyoneri değilim emekli bir amatör balıkcıyım '' şeklindeki itirazi ağlamam neticesinde iyi bir indirim yaptı. Sonuçta 40 yavru ile paçayı kurtarabildik.
Ofiste yaptığım küçük bir soruşturma ile marinada çoğunlukla Rus zenginlerinin teknelerinin kışladığını ve bakımlarının yapıldığını öğrendim. Marina özellikle bakım , kara park ve çekek imkanları gelişmiş bir marina. Fotografını eklediğim lift 200 tonluk tekneleri hiç zorlanmadan karaya alabiliyor. Daha büyüğü Marmaris marinada var 300 tonluk.
Teknede yemeğimizi yiyip 40 yavru konusunu hazmettikten sonra köpekleri de alıp Güzelceyi dolaşmaya çıktık ve Güzelce de oturduklarını bildiğimiz Tuba ve Ergenekon Küçük dostlarımızı aradık. Amacımız onlarda çay kahve içtikten sonra geri dönüp erkenden yatmaktı. Tuba ve Ergenekon çığlık kıyamet bizi bulunduğumuz yerden alıp kalkıp geldikleri komşularının sofrasına götürdüler. O sayede İsmail Hakkı Arıkan'ı ve eşi Gülser hanımı da tanımak şansına eriştik. Bizi çok güzel ağırladılar. İnanılmaz keyifli bir sohbet sofrasına dahil olduk. Yazmadan geçemeyeceğim bir husus var . İnşallah bana kızmazlar. İsmail Hakkı beyin evindeki rakı bardaklarının üzerinde kumlama yöntemi ile şu cümle yazılı : ''Rakımı ve Karımı çok seviyorum''. Pes doğrusu helal olsun. Şapka çıkartıyor başka da bir şey demiyorum.
Güzelcenin güzel insanlarından ayrıldıktan sonra Tuba ve Ergenekon bizi teknemize kadar getirip kısa bir süre için de olsa Rast'ı şereflendirdiler. Bu fotografta Ayşenin davlumbazın tavanını deniz yıldızları ve deniz atları ile nasıl süslediği de görülüyor.
1 yorum var:
Oğuz Kaptan
Demek sen de rakı makı derken Ergenekon'a bulaştın...
Allah islah etsin..
Yorum Gönder